6 Mayıs 2014 Salı

İkinci Beynimiz Bağırsaklar Ve Epilepsi

KARNIMIZDAKİ İKİNCİ BEYİN “BAĞIRSAKLAR ABD New York Columbia Üniversitesi'nden Anatomi ve Hücresel Biyolojist Prof. Dr. Michael Gershon'a göre, insan bedeninde bir değil iki beyin bulunuyor. İkinci beyin, yani bağırsaklar yapısal ve nörokimyasal olarak başlı başına ayrı bir beyin. Gershon, buluşunu 1998 yılında yazdığı "The Second Brain" (İkinci Beyin) adlı kitabında anlattı ve geniş yankı uyandırdı. Hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynin bir ikizi olacak kadar beynin aynısıdır. İkinci beyin; düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor ve karar veriyor. Özellikle korku, sevinç ve üzüntü gibi yüksek duygularda büyük rol oynuyor. Prof. Gershon'a göre biri başımızda, diğeri karnımızda bulunan beyinlerimiz işbirliği içinde olup birbiriyle uyumlu çalışmalı. Eğer bu sağlanamazsa "karnımızdan kaos, başımızdan mutsuzluk eksik olmaz." Prof. Gershon'a göre bağırsakların beyin üzerinde şöyle etkileri var: Bağırsaklar, vagus sinirleri aracılığıyla beyne sinyal gönderiyor. Vagus sinirlerinin uyarılması, öğrenme ve hafızayı geliştiriyor, depresyon ve epilepsi tedavisinde kullanılıyor. Yani bağırsak, duyguların değişimi için bir araç. Gershon ayrıca Alzheimer ve Parkinson hastalıklarının belirtilerinden biri olan amiloid plakların beyinde ve bağırsaklarda aynı zamanda oluştuklarını da söylüyor. Karın sadece sindirim yapan, toksinleri ve atıkları temizleyen bir makine, boru sistemi değil. Karındaki "ikinci beynimiz" ve kişinin kendini iyi hissetmesindeki görevi tartışılmaz. En önemlisi, hastalıklara karşı bizi koruyan bağışıklık hücrelerinin yüzde 70 ile 85'i bağırsaklarda üretiliyor. Ayrıca karın "interstisyel" adı verilen, kasların ve kas bağlantılarının işlevselliğinde önemli rolü olan hücreleri de üretiyor. Karın, karmaşık bir nörotransmiter ağını ve beyindekilerle aynı olan nöromodülatörleri de barındırıyor. Bu mikro ürünlerden serotonin, melatonin, asetilkolin, dopamin, epinefrin ve netrinler dahil olmak üzere şimdilik yaklaşık 30 nörotransmiter olduğu ve bunların % 80 nin bağırsaklarda üretildiği biliniyor. Prof. Michael Gershon, ikinci beynin bilimsel olarak bağırsağın iç sinir sistemi olduğunu, enterik sinir sistemi (ENS) içerdiği için beyin ya da omurilik inputlarının olmaması halinde de kendi hareketlerini kontrol edebilen vücuttaki tek organ olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Yapısı beyninkine çok benzer, çok geniştir. Omurilikten daha fazla sinir hücresi içerir." İnsanın karın bölgesinde bulunan 100 milyar bakteri de bu nöronların baş bölgesindeki beyinle iletişiminde uyarıcı olarak işlev görüyor. Gershon'un 'ikinci beyin' benzetmesi yaptığı bu kompleks yapı, kişinin sindirim ve boşaltım sisteminin kontrolünün ve işleyişin düzenlenmesinin üst beyinden yarı bağımsız şekilde yürütülmesini sağlıyor. Bağırsak bölgesindeki nöronların varlığı ilk olarak Alman anatomist Leopold Auerbach'ın çalışmasıyla 1876'da kanıtlanmıştı. Ancak Auerbach o dönem bu nöronların kendi içinde bir beyin gibi işlediğini sağlayan bir tez ortaya atmamıştı. Bununla birlikte Çin kültürünün parçası olan yoga türü Çigong'un temel hareketlerinin bağırsaklardaki nöronların uyarılmasına dayanması aslında bu işleyişin binlerce yıl önce fark edilmesinin kanıtı olarak gösteriliyor. Gershon, Maya ve diğer pek çok uygarlıkta da gastroenteroloji ile ilgili çalışmalar olduğunu söylüyor. Karındaki ikinci beyin, sadece bilimle uğraşanları değil en sade vatandaşı da ilgilendiren çok önemli bir konu. Çünkü insanın sağlıklı olması ve ruhsal gelişimi için bilinmesi gereken çok önemli noktalar içeriyor. Her gün dışarıdan aldığımız besinlerde yüzlerce zararlı madde ve ölümcül organizmalar vardır. Bağırsaklar ana beynin farkında olmadığı bu tehlikeleri ilk olarak hisseder ve yüksek bir savunma sistemi içeren bir merkez gibi çalışır. Çünkü bağırsaktaki hücreler bilgiyi kaydeder ve kullanır. Bu özellik bile onun tek başına bir karar merkezi olduğunun kanıtıdır. İkinci beyin, psikolojik durumumuza etki eden dopamine, opiat gibi psikolojik ve sakinleştirici maddelerin kaynağıdır. Yapılan deneylere göre; birinci ve ikinci beyin sindirim sistemini kendi aralarında paylaşmışlar. Ağız, yemek borusu ve mide üst kısmı yukarıdan emir alıyor, fakat mide çıkışından itibaren ikinci beyin devreye giriyor. Bu bölüşüm diyafram kasıyla da yakından bağlantılı zira diyafram vücudu ikiye bölen çok önemli bir kastır. Diyafram; iki beyin ve iki beden bölgesi arasında bir köprü gibi bağlantı kuruyor. İkinci Beynin Bilinmeyen Gerçekleri • Karın bölgesindeki bu ikinci merkez ile mutluluk salgılarının, psikolojimizi belirleyen durumların çok yakından alakalı olduğu tespit edilmiş. • Elliden fazla sayıda hastalıkla, bazı psikolojik rahatsızlıkların kökeninin, bizim şimdiye kadar farkında olmadığımız ikinci beyin bölgesindeki aksamalardan kaynaklandığı anlaşılmış. • Tanısızlıktan hastalık hastası diye tanı konulan vakalarda gerçek suçlunun birinci beyin değil, ikinci beyin olduğu ortaya çıkmış. • Bebeklik döneminde birinci beyinden önce ikinci beyin devredeymiş. İkinci beyinin hafızasının bebeklik döneminde yaptığı kayıtlar nedeniyle ömür boyu depresyon yaşama riski mevcutmuş. • Kişilik oluşumu ikinci beyinle yakın ilişkideymiş. Çünkü bilinçaltı kayıtlarıyla ikinci beyin sıkı bağlantı halindeymiş. • İkinci beynin yarattığı biyolojik şifreler; sezgi, korku, aşk gibi konularda karın bölgesinde duyumsanan hislerin yol göstericisi. Entelektüel zekâ verileriyle hareket etmeyen sezgisel kararlar, ikinci beynin eseridir. Bu duruma “Gut feelings” yani karın hissiyatı deniliyor. Bağırsakta mı Rüya Görüyor? İkinci beyin; rüya görme konusunda da ilginç bir rol oynuyor. Derin uyku evresi sırasında bağırsak beyin sakin, ritmik dalgalanma yapıyor. Rüya görüldüğünde ise, uykunun rem devresinde bu ritmik dalgalanmaların arttığı ve titrediği gözlemleniyor. Bağırsakların ve serotonin hücrelerinin uyarılması, gece rüyada görülen görüntülerle bir paralellik oluşturuyor. İkinci beyinle ilişkilendirilen bazı hastalıklarda uyku bozukluğu şikâyeti vardır, çünkü rüya sırasında tıpkı birinci beyinde olduğu gibi ikinci beyin bölgesinde de aynı hareketlilik gözlemleniyor. İkinci beynin fiziksel faaliyet etkinlikleri bilimsel olarak incelenirken işin içine ruhsallık ve bilinmeyen alanlarımız giriyor; çünkü sezgi, korku, aşk gibi konular ruhsal alanımız içindedir. Rüyalar da bu alanın içinde yer alıyor. Alıntıdır.

Epilepsi ve Sigara

SİGARA, BEYNİMİZ VE EPİLEPSİ Sigara içmek sadece üst solunum yolları ve akciğer hastalıklarına yol açtığı sanılsa da beyindeki ve vücudun diğer bölgelerindeki sinir hücrelerine zarar vererek inmeden epilepsi (sara) nöbetlerine kadar birçok nörolojik hastalığa yol açmakta veya var olan beyin ve sinir hastalıklarını ağırlaştırmaktadır. Sigara içmenin insan beynine olan en önemli zararı inme geçirmeyi kolaylaştırmasıdır. İnme, beyni besleyen damarların tıkanması veya yırtılarak kanaması sonucunda beynimizin hasar gördüğü ve ölüm veya sakatlık (felç) ile sonuçlanan bir tablodur. Bugüne dek yapılan araştırmalardan elde edilen tüm kanıtlar sigara içmenin inme geçirme riskini 1.5-2.5 kat arttırdığını göstermiştir. Sigara içmek aynı zamanda inme geçirdikten sonra da inmeye bağlı ölüm ve sakat kalma oranlarını arttırmaktadır. Tüm bu oranlar içilen sigara miktarıyla doğru orantılı olarak artmaktadır. Sigara içmek aynı zamanda koroner kalp hastalığı gelişme ve beyne kan taşıyan ana damar olan şah damarının daralarak beyin damarlarını tıkaması riskini de arttırır. Tüm inmelerin yaklaşık %15’inin kalp kaynaklı olması nedeniyle sigara dolaylı yoldan da inme gelişimine neden olmaktadır. Hipertansiyon varlığı da insanda inme için risk oluşturmaktadır. Ancak İsveç’te yapılan bir araştırmada hipertansiyonları olmadığı halde inme geçiren on binin üzerinde hastanın %39’unun sigara içtiği saptanmıştır. Sigarayı bırakanlarda ise inme geçirilse dahi inme sonrası ölüm ve sakat kalma oranlarının azaldığı araştırmalarda gösterilmiştir. Sigarayı bırakanlarda inme geçirme ve inme sonrasında ölüm veya sakat kalma risklerindeki artışın 2-4 yıl içinde ortadan kalktığı görülmüştür. Bu nedenle sigarayı bırakmak için hiçbir zaman geç kalınmış sayılmaz, çünkü sigara ne zaman veya kaç yaşında bırakılırsa bırakılsın inme geçirme riski azalacaktır. Ancak sigarayı bırakmak yetmemekte, sigara içilen ortamlarda bulunarak pasif içiciliğe devam etmemek gerekmektedir. Pasif içicilik de tüm bu riskleri arttırmaktadır. Hem aktif, hem de pasif sigara içen kişilerde tüm baş ağrıları daha çok görülmektedir. Bunamaya yol çan Alzheimer Hastalığı sigara içenlerde 1.5 kat daha fazla görülmekte ve sigara içmeyenlere oranla daha hızlı seyretmektedir. Öte yandan toplumda sigara içmenin Parkinson Hastalığı’ndan koruduğuna ilişkin yanlış bir inanış bulunmaktadır. Tam tersine Parkinson hastalarının ebeveynlerinde sigara içme oranının yüksek olduğu görülmüştür. Sigara içmek Epilepsi hastalarında nöbet geçirme riskini 2.5 kat arttırmakta, geçirilen bu artmış sıklıktaki epileptik nöbetler de hastanın beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilemekte ve hayatını tehdit etmektedir. Sigara içmek kasları kontrol eden sinir hücrelerin erimesiyle seyreden, ilerleyici sakatlık ve ölüme yol açan Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) hastalığının da gelişiminde rol oynar.

29 Mart 2014 Cumartesi

Dalgınlık epilepsi belirtisi!


Saniyeler ve dakikalar süren dalgınlıkların, epilepsi (sara) belirtisi olabileceği belirtildi.

Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Tıp Fakültesi Hafsa Sultan Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz, epilepsi hastalığında erken tanının önem arz ettiğini belirterek, "Saniyeler ve dakikalar süren dalgınlıklar epilepsi (sara) belirtisi olabilir" dedi. Yılmaz, sara hastalığının birçok belirtisi olduğunu, sık sık oluşan dalgınlıkların da bunlar arasında bulunduğunu kaydetti.

Epilepsi hastalığında beynin elektriksel dokümanında bozukluklar bulunduğunu ifade eden Yılmaz, ailesel yatkınlık, yeni doğan dönemde ya da çocukluk dönemindeki enfeksiyonların annenin maruz kaldığı ilaçlar ya da gebelik döneminde yaşadığı rahatsızlığın, dikkat çekilecek derecede dalgınlık ve dalmaların bu hastalığın belirtileri arasında yer aldığını söyledi.

"Örneğin çocuk derste öğretmenini dinlerken ve not alıp yazı yazarken bir an için dalar, o sırada yarım dakika, bir dakika, bir buçuk dakikalık sürede çevre ile irtibatı kopar ve bu durum öğretmenlerin dikkatini çekebilir" diyen Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bu sırada çocuğun akademik performansı da etkilenebilir. Bu dalmalar çok sık olduğunda öğrenme süreci de kesintiye uğrayabilir. Dalgınlıklar dışında epilepsi hastalığının başka belirtileri de var. Saniyeler ve dakikalar süren dalgınlıklar epilepsi belirtisi olabilir. Ağzında bir şey varmış gibi çiğnemeler, göz kırpıştırmaları, bir anda seğrilmeler, irkilme ve sıçramalar, elinden bir şeyi düşürmeler, ayaktayken yere düşmeler, kasılmalar, sürekli öksürme ya da hastanın hep aynı sesi hep aynı kokuyu duyması da belirtiler arasındadır."

Doğru ilaçlarla 10 epilepsi hastasından 7'sinin nöbetlerinin tamamen kontrol altına alınabileceğini anlatan Yılmaz, çocukların 1-2 yıl, erişkinlerin de 4-5 yıl hiç nöbet geçirmemeleri durumunda ilaç kullanmadan hayatına devam edebileceğini kaydetti.

Çok sık geçirilen nöbetlerin beyinde nöron kaybına neden olduğunu vurgulayan Yılmaz, hekime ne kadar geç gidilirse tedavinin de o kadar geç veya az yararı olacağını sözlerine ekledi.

22 Mart 2014 Cumartesi

Epilepsi belirtileri nelerdir?

Epilepsi belirtileri nelerdir?

Epilepsi Beyin içinde bulunan sinir hücrelerinin olağan dışı bir elekro-kimyasal boşalma yapması sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk-hastalıktır.

Epilepsi Beyin içinde bulunan sinir hücrelerinin olağan dışı bir elekro-kimyasal boşalma yapması sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk-hastalıktır. Beynin normalde çalışması ile ilgili elektriğin aşırı ve kontrolsüz yayılımı sonucu oluşur. Sıklıkla geçici bilinç kaybına neden olur.

Epilepsi nöbetleri farklı şekillerde ortaya çıkar. Bazı nöbetlerden önce bir korku hissi gibi olağandışı algılamalar ortaya çıkarken, bazı nöbetlerde kişi yere düşebilir, bazen ağzı köpürebilir. Epilepsi belirtileri her kişide farklı seyreder. Belirtilerin hepsi görülmeyebilir

Belirtileri ise şunlardır;

Bilinç kaybı
Bayılma
Titreme, yere düşme
Otururken uzaklara dalma
Nefes darlığı, nefes kesilmesi
Dokularda ve yüzde morarma
Aşırı tükürük salgılanması
İdrar kaçırma
Hareketlerini kontrol edememe
Kriz sonrası şaşkınlık, uyku hâli.
Korku

Epilepsi, mutlaka doktora başvurulması ve doktorun gerekli gördüğü sürece kontrol altında kalınması gereken bir hastalıktır. Bu durum, epilepsinin ömür boyu devam edeceği şeklinde algılanmamalı. Epilepsinin bazı türleri hasta belli yaşlara geldiğinde kendiliğinden tamamen düzelebilir ve ilaç tedavisine gerek duyulmayabilir.Ancak bu hassaslık dercesinede bağlı olabilir. Åncak bu kararı Ďoktor Vermĕlidir.

Nöbetlerin tekrarlaması ve status epileptikus hali, beyinde oksijensiz kalmaya bağlı bazı etkilere yol açabilir. Her nöbet bir sonrakinin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Tedavisiz kalan küçük nöbet türlerinin bir süre sonra büyük nöbetlere dönüşme olasılığı vardır. Bu nöbetlerde hastanın maruz kalabileceği merdivenden düşme, kişi sokakta ise trafik kazası, suda boğulma gibi tehlikeler vardır.

Bu nedenlerle epilepsiye mutlaka müdahale edilmelidir.. Epilepsinin en önemli tedavi şekli ilaç tedavisidir. Epilepside kullanılan ilaçlar beyin hücrelerinin aşırı uyarılma durumununa baskı uygulayarak nöbetlerin oluşunu engeller. Bu ilaçlar her gün, önerilen dozda ve saatlerde çok düzgün bir şekilde kullanılmalıdır.

18 Mart 2014 Salı

Çocuklarda sabit bakış epilepsi belirtisi olabilir!

Çocuklarda sabit bakış epilepsi belirtisi olabilir.

Avusturya Sen Jorj Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Osman Ayataç, beyindeki elektriksel uyarıların anormal ve düzensiz ortaya çıkışı sonrası oluşan epilepsi (sara) hastalığının çocuklarda baş dönmesi, gözleri belirli bir noktaya dikme ve sabit bakış gibi belirtiler gösterdiğini söyledi.
Epilepsinin oluş mekanizmasının tam olarak belli olmadığını, beynin belirli bölgelerinde ani elektriksel aktivite artışları gözlemlendiğini belirten Ayataç, "Elektriksel deşarj çocukta baş dönmesi, kulak çınlaması, amaçsız el, kol ve bacak hareketleri, gözleri belirli bir noktaya dikme, sabit bakış, adalelerde kasılma ve gevşeme, vücutta titreme, yere düşerek kasılma, dili ısırma, idrar kaçırma şeklinde ve genellikle iki ile üç dakikalık bir süreç ve çocuğun yorgun bitkin bir şekilde kendine gelmesi ile sonuçlanır. Beyinin belirli bir bölgesinde oluşan bu elektriksel değişim kısmi nöbete sebep olur, bazen otuz dakika ve daha fazla süren nöbetler olur. Çocuklarda bu nöbetler öncesi huzursuzluk veya durgunluk olur." şeklinde konuştu.

Epilepsi hastalarının zeka ile ilgili sorunlarının olmadığını ifade eden Ayataç, "Epilepsi (sara) insanlık tarihi kadar eski bir hastalıktır. Yazılı belge ve arşivlerden, antik eser ve yapılardaki simgelerden bunu açıkça görmekteyiz.Julius Sezar, Büyük İskender, Napoleon Bonaparte, Dostoyevski, Dante, Alfred Nobel, Van Ghogh gibi ünlülerde epilepsi hastasıydı. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi epilepsinin zeka ile ilişkisi yoktur." dedi.

Çağdaş teknolojinin getirdiklerinin yanında götürdükleri, tüm yaşam koşullarını ve hastalıkların görülme sıklığını etkilediği gibi epilepsi (sara) hastalığının toplumdaki durumunu ve görülme sıklığını etkilediğini söyleyen Ayataç, "Globalleşen dünyamızda çevre ve atmosferin ileri derecede kirlendiği, radyasyon ve nükleer tehlikelerin büyük boyutlara ulaştığı, genetiği değiştirilmiş besinlerin bolca tüketildiği, katkı maddeli yiyecek ve içeceklerin sıkça tüketildiği, yaygın sigara ve tütün kullanılması, farklı enfeksiyon etkenleri, düzenli beslenmenin göz ardı edilerek fast-food beslenmenin hızla yaygınlaştığı, hormonal ve genetik mutasyon (değişim), endokrin sistemi (özellikle Tiroid hastalıkların hızla artması) bozan maddeler, aşırı stres, gerginlik, yaygın depresyon, az hareketli ve statik bir yaşam tarzı bu hastalığın görülme sıklığını arttırır" ifadelerini kullandı.

Bazı hastalıkların genetik yapı ile yakın ilişkili olduğunu aktaran Ayataç, "Obezite, alerji, hipertansiyon, diabet (şeker hastalığı), kan yağlarında düzensizlik ve epilepsi genetik yapılı gruptan bir hastalıktır. Yaşam şekli, genetik özellik, çevre, beslenme, epilepsi hastalığı için önemli faktörlerdir." diye konuştu.

İdyopatik epilepsinin genellikle nedeninin belli olmadığını kaydeden Ayataç şunları söyledi: "Çocukluğun her evresinde (yenidoğan, oyun çocuğu, adolesan (ergenlik) dönemlerinde görülür. Yenidoğan ve bebeklik döneminde genellikle iyi seyreder.Ateşsiz ve tekrar etme özellikleri olan bu epilepsi nöbetleri, Hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), katılma (soluk tutma), çocukların 3 ay ile 3 yaş arası sıkça geçirdikleri ateşli havalelerden, uykuda sıçrama, tiklerden, hipokolsemi (kanda kalsiyum düşmesi), irkilme, gece korkuları, zehirlenmeler, metabolik hastalıklar, travma, senkop, miğren den ayırt edilmelidir."

'SARA NÖBETİNDE SU İÇİRMEK, KAŞIK İLE AĞZI AÇMAYA ÇALIŞMAK TEHLİKELİDİR'

Toplum da sara nöbeti geçirenlere uygulanan yanlış yöntemler olduğunu aktaran Ayataç, "Nöbet esnasında su içirmek, alkol ve kolonyalı pamuk ile ağzı kapamak, soğan koklatmak, kaşık veya tahta ile ağzı açmaya çalışmak tehlikelidir." şeklinde konuştu.

Sara nöbeti esnasında soğukkanlı olunması gerektiğini belirten Ayataç, "Nöbet esnasında sakin kalmaya çalışmalı, çocuğu yere yatırıp başının altına yumuşak bir yastık konulmalı, çarpmaları önlemek için çevredeki tehlikeli eşyaları kaldırmalı, gözlük varsa çıkarılmalı, çocuk yan yatırılmalı, ağız temizlenerek soluk yolu açık tutulmalıdır."

Osman Ayataç, "Sonuç olarak kesin tanısı konmuş, düzenli kontrolleri yapılan, düzenli ilaç alan, aile, hekim ve çevre ile uyumlu bir yaşam, hastalığı hakkında yaş gurubuna uygun bilgilendirilen epileptik çocukların diğer çocuklardan farkı yoktur." dedi.

İdiyopatik Epilepsi Nedir?

  • Genetik: Aileden gelen, mutasyona uğramış gen.
  • Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal elektrik yayılması sonucu ortaya çıkar.
  • Epilepsi nöbetlerinin çok değişik çeşitleri mevcuttur. Kırkın üzerinde nöbet tipi tanımlanmıştır. Herkes tarafından epilepsi veya sara dendiği zaman anlaşılan ve iyi bilinen tonik-klonik nöbetin yanı sıra başkalarının hiç farketmeyeceği kadar hafif nöbet çeşitleri de vardır. Tanımlanmış bu mevcut nöbet tiplerine rağmen herkesin geçirdiği nöbet kendine özgü bazı farklılıklar gösterebilir. Bu durumlar bazı hastalarda epilepsi tanısının konulmasını güçleştirir ve çok çeşitli karışıklıklara neden olur. Ne yazık ki pek çok hastaya tanı konulamaz ve kendilerindeki problemin ne olduğunun açıklığa kavuşması yıllar alabilir. Bazı kişilerde ise başka bir bozukluğun yol açtığı belirtiler yanlış olarak epilepsi tanısı alabilir. Gelişen tanı yöntemleri sayesinde yanlış tanılar giderek azalmaktadır. Yeni yapılan sınıflandırmalar ile farklı nöbet isimlerinin ortaya konması konunun daha karmaşık hale gelmesine neden olmuştur. Bu nedenle aynı nöbet farklı isimlerle adlandırılabilir. Bu bölümde çok teknik ayrıntılara girmeden elden geldiğince geniş bilgi verilmeye çalışılmıştır.
    Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur; parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler) ve jeneralize (beyinde yaygın olarak olarak başlayanlar). Yaygın başlangıç daha kötü ve şiddetli bir nöbet anlamına gelmez. Buradaki gruplama sadece nöbeti oluşturan nedenin farklılığı ile bağlantılıdır ve tibbi nedenlerle bu isimler verilmiştir.
    Nöbet anında yaşananlar (nöbet belirtileri) beyin aktivitesindeki değişikliğin nereden başladığına ve ne kadar hızla yayıldığına bağlıdır. Parsiyel nöbetler isminden de anlaşıldığı gibi beynin bir kısmından başlarlar. Elektriksel deşarj ya o bölgede kalır ya da beynin diğer bölgelerine yayılma gösterir. Jeneralize nöbetler (tonik-klonik, absans, ve myoklonik gibi çeşitleri vardır) tüm beyne yayılırlar.
    Ne tür nöbet olduğunun bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü muhtemelen bu hangi epilepsi ilacının daha etkili olacağı konusunda yol göstericidir.

    Basit parsiyel Nöbetler[değiştir | kaynağı değiştir]

    Bu nöbetlerde hasta nöbet geçirirken tek bir bulgusu vardır, vücudun belirli bir bölgesini tutar. Örneğin bir ayakta ya da kolda kasılmalar nitelikli epilepsi türüne basit parsiyel motor nöbetler denir. Bu türde nöbet başladığı yerde kalabildiği gibi belirli bir düzene göre ilerleyerek vücudun yarısını tutabilir. Örneğin elde başlayan konvülziyonlar sırasıyla ön kola, üst kola, yüze ve dile, sonrada alt ekstremitelere(bacaklara) yayılabilir. Eğer vücudun diğer yarısına geçerse bilinç bozulabilir. Nöbet durduktan sonra kasılmaların geliştiği tarafta kuvvetsizlik olabilir. Bunun dışında basit duyusal nöbetler gelişebilir bu türde bir ekstremitede, genellikle elde ve parmaklarda uyuşma-karıncalanma, yanma ve nadiren ağrı gibi kısa süren belirtiler oluşabilir. Bu belirtiler lokal olabileceği gibi vücudun bir yarısını sarabilir. Deri yüzeyinde renk değişiklikleri (kızarma-solma), sesler duyulması, kan basıncı değişiklikleri, sadece bilinç bulanıklığının eşlik ettiği birçok çeşit parsiyel epileptik nöbetler oluşabilir.

    Kompleks parsiyel Nöbetler[değiştir | kaynağı değiştir]

    Kompleks parsiyel nöbetlere bilinç bozukluğu eşlik ettiğinde kompleks parsiyel nöbetler teriminin kullanılması önerilir. Duyusal nöbetlerde parsiyel epileptik nöbetlerden farklı olarak hissedilenler basit ışık çakması veya şekilsiz bir görüntü yerine hastanın geçmiş yaşamından bir sahne, görüntüleri, sesleri, kokuları, lezzetleri, duygularıyla tekrar yaşanır. Fakat hastalar hissettiklerin şeylerin gerçekle bağdaşmadığının bilincindedirler.

    Jeneralize epileptik Nöbetler[değiştir | kaynağı değiştir]

    Jeneralize epileptik nöbetleri birkaç başlık altında toplamak mümkündür. Petit mal dediğimiz ve ani bilinç kaybı ile birlikte konuşma yürüme, yeme gibi motor aktivitelerin kesilmesiyle niteli şekli en sık görülenidir. Nöbet sırasında vücut pozisyonu korunur ve hasta yere düşmez, gözler bakakalmış gibidir, iletişim kuramaz ve hasta etrafının farkında değildir. Ani iletişim bozukluğu, tek bir kasta veya kas grubunda ani, kısa süreli kasılmalar v.b. şekillerde ortaya çıkabilir. Hastada bilinç kaybı oluşur.
    Epilepsinin acil müdahale gerektiren epileptik nöbetlerin aralarında normal dönem olmadan, art arda birbirlerini izlemesi şeklinde ortaya çıkabilir. Normal koşullarda epilepsi tanımına uygun olarak, ilk epileptik nöbeti izleyen bir yıl içinde en az bir nöbet daha geçiren hastalara antiepileptik tedavi başlanır. Kullanılacak ilaç nöbet tipine göre seçilir. Tedavide bazen tek ilaç kullanımı yeterli gelmediğinde çoklu ilaç kullanımı uygulanabilir. Tedavide ilacın kullanımından çok bu ilacın kan seviyesi tedavide önemlidir. Bazı ilaçların yeterli kan seviyesine ulaşması 14-30 gün alabilir. Tedavide asıl amaç nöbetlerin durdurulmasıdır ve verilen ilaç tedavisi ile yüksek oranda nöbetler durdurulmaktadır. Nöbetleri tam olarak durdurulmuş hastalarda tedaviye aynı ilaç ile ortalama 3-5 yıl devam edilebilir. Bu nedenle doktor tavsiyesi olmadan kullanılan ilaç kesilmemelidir. Bu sürenin sonunda ilaç kesildikten sonra tekrar nöbet geçirme riski %25 kadardır. İlaç kullanmaya başladıktan sonra ilk haftalarda ilaca bağlı vücutta bazı tepkiler görülebilir. Tedavinin başlangıcında deri döküntüleri olabileceği akılda tutulmalıdır. Tedavinin ilk bir ayı içinde birkaç kez tam kan sayımı ve karaciğer fonksiyon testlerinin kontrolü için doktora başvurulmalıdır. Tedavinin en uygun ilaç ile uygun dozda, sürede yapılması hastalığın tedavisinde çok önemlidir. Bu nedenle tedavinin her aşaması uzman hekim tarafından takip edilmelidir.

Semptomik Epilepsi Nedir?

Semptomik Epilepsi:
  • Beyin Tümörü
  • İskemik lezyon: Beyne giden kan akımı azaldığında (iskemi), beyin dokusundaki besin maddeleri ve oksijen azalır. Bu da hücre hasarına ve epilepsi nöbetine yol açar.
  • Konjentinal malformasyon: Doğuştan gelen bozukluklar.
  • Gebelik döneminde annenin ilaç ve alkol alımı, bebeğin gelişimini etkileyecek mikrobik hastalıklar epilepsi nedeni olabilir.
  • Doğum sırasında oluşabilecek beyin zedelenmesi, kanaması, beynin oksijensiz kalması epilepsiye neden olabilir.
  • Doğum sonrası menenjit, beyin iltihabı gibi rahatsızlıklar epilepsiye neden olabilir.
  • Febril konvulziyon: Ateşe bağlı istem dışı şiddetli kasılmalar.
  • Enfeksiyon: Tüm vücudu etkileyen ya da şiddetli olan enfeksiyonlar Febril konvulziyon'a neden olabilir.
  • Troid hastalıklarıTroid bezi vücuttaki sıvı dengesinin kontrolünde önemli bir rol oynar. Sıvı dengesi ise epilepsieğilimini belirleyen bir faktördür. Genellikle troid sorununun tedavi edilmesiyle epilepsi de düzelir.
  • Beslenme: Bazı insanlarda epilepsinin nedeni olarak B6 vitamini eksikliği saptanmıştır.

17 Mart 2014 Pazartesi

Epilepsi nöbetleri ve nöbet anında yapılması gerekenler

Epilepsi nöbetleri

Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak görülen geçici nörolojik disfonksiyon dönemidir. Bir çeşidi dışında (status epileptikus) nöbetler kısa sürelidirve genellikle saniyeler veya dakikalarca sürer. Konvilziyon terimi nöbet sırasında şiddetli kasılmalar olduğunu anlatmak için kullanılır. Fakat kasılmaların eşlik etmediği bir çok nöbet çeşidi de vardır. Epileptik nöbetlerde bilinç değişikliği olabilir veya olmayabilir. Yani kişi sonradan geçirdiği nöbeti hatırlayabilir veya hatırlamaz.

Genel nüfusun yaklaşık %2-5'inin ömürleri boyunca en az bir epileptik nöbet geçirdiği bilinmektedir. Ancak 1000 kişiden 4-12'si kronik veya aktif epilepsisi olduğu ileri sürülür. Nöbetlerin durma şansı epilepsinin erken evrelerinde daha yüksektir. Tam bir iyileşmeden sonra tekrarlama riski azdır. Uzun süredir devam eden epileptik nöbetlerde iyileşme olasılığı daha azdır. Epilepsinin yarıya yakını ilk 4-5 yaş içinde başlamaktadır.

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

1- Kalıtımsal etmenler: Kendiliğinden ortaya çıkan epilepsileri altında genelde kalıtımsal etmenler ortaya çıkmaktadır. Çocukluk çağında ortaya çıkan epilepsilerde genetik açıdan kromozonlarda değişiklik olduğu kanıtlanmıştır. Epileptiklerin ailelerinde epilepsi veya epileptik nöbet öyküsüne sıkça rastlanır.

2- Beyin patolojileri: Doğum travması, beyin içi kanama, beynin oksijensiz kalması, beyinin infeksiyonları, metabolik bozukluklar yeni doğanda epileptik nöbetlere neden olabilir. Kafa travması, beyin damarları hastalıkları, beyin içinde oluşan kitleler v.b. erişkinlerde epileptik nöbetlere neden olabilir.

3- Sistemik patolojik süreçler: Sistemik hastalıklar metabolik ve toksik etmenler epileptik nöbetlere neden olabilir, fakat oluşan nöbetler neden olan etmen ortadan kaldığında kendiliğinden durur. Fakat bu etmenlar beyinde kalıcı hasara yol açarsa nöbetler temen ortadan kalkmasına rağmen devam eder. Bazı ilaçlarında duyarlı kişilerde epileptik nöbetlere yol açtığı bilinmektedir.

Epileptik nöbetler yapılan tetkikler sonucu beynin kaynaklandığı bölgesi dikkate alınarak parsiyel ve jeneralize diye ikiye ayrılır. Bazı nöbetler bebeklik döneminde oluştundan bunlar sınıflandırılamaz.

A-Parsiyel Epileptik Nöbetler:
Basit Parsiyel Nöbetler:
Bu nöbetlerde hasta nöbet geçirirken tek bir bulgusu vardır vücudun belirli bir bölgesini tutar. Örneğin bir ayakta yada kolda kasılmalar nitelikli epilepsi türüne basit parsiyel motor nöbetler denir. Bu türde nöbet başladığı yerde kalabildiği gibi belirli bir düzene göre ilerleyerek vücudun yarısını tutabilir. Örneğin elde başlayan konvülziyonlar sırasıyla ön kola, üst kola, yüze ve dile, sonrada alt ekstremitelere yayılabilir. Eğer vücudun diğer yarısına geçerse bilinç bozulabilir. Nöbet durduktan sonra kasılmaların geliştiği tarafta kuvvetsizlik olabilir. Bunun dışında basit duyusal nöbetler gelişebilir bu türde bir ekstremitede, genellikle elde ve parmaklarda uyuşma-karıncalanma, yanma ve nadiren ağrı gibi kısa süren belirtiler oluşabilir. Bu belirtiler lokal olabileceği gibi vücudun bir yarısını sarabilir. Deri yüzeyinde renk değişiklikleri (kızarma-solma), sesler duyulması, kan basıncı değişiklikleri, sadece bilinç bulanıklığının eşlik ettiği bir çok çeşit parsiyel epileptik nöbetler oluşabilir.

Kompleks Parsiyel Nöbetler:
yukarıda sözü edilen nöbetlere bilinç bozukluğu eşlik ettiğinde kompleks parsiyel nöbetler teriminin kullanılması önerilir. Duyusal nöbetlerde parsiyel epileptik nöbetlerden farklı olarak hissedilenler basit ışık çakması veya şekilsiz bir görüntü yerine hastanın geçmiş yaşamından bir sahne, görüntüleri, sesleri, kokuları, lezzetleri, duygularıyla tekrar yaşanır. Fakat hastalar hissettiklerin şeylerin gerçekle bağdaşmadığının bilincindedirler.

B-Jeneralize Epileptik Nöbetler:

Jeneralize epileptik nöbetleri birkaç başlık altında toplamak mümkün. Petit mal dediğimiz ve ani bilinç kaybı ile birlikte konuşma yürüme, yeme gibi motor aktivitelerin kesilmesiyle niteli şekli en sık görülenidir. Nöbet sırasında vücut pozisyonu korunur ve hasta yere düşmez, gözler bakakalmış gibidir, iletişim kuramaz ve hasta etrafının farkında değildir. Ani iletişim bozukluğu, tek bir kasta veya kas grubunda ani, kısa süreli kasılmalar v.b. şekillerde ortaya çıkabilir. Hastada bilinç kaybı oluşur.

Epilepsinin acil müdahale gerektiren epileptik nöbetlerin aralarında normal dönem olmadan, ardarda birbirlerini izlemesi şeklinde ortaya çıkabilir. Normal koşullarda epilepsi tanımına uygun olarak, ilk epileptik nöbeti izleyen bir yıl içinde en az bir nöbet daha geçiren hastalara antiepileptik tedavi başlanır. Kullanılacak ilaç nöbet tipine göre seçilir. Tedavide bazen tek ilaç kullanımı yeterli gelmediğinde çoklu ilaç kullanımı uygulanabilir. Tedavide ilacın kullanımından çok bu ilacın kan seviyesi tedavide önemlidir. Bazı ilaçların yeterli kan seviyesine ulaşması 14-30 gün alabilir. Tedavide asıl amaç nöbetlerin durdurulmasıdır ve verilen ilaç tedavisi ile yüksek oranda nöbetler durdurulmaktadır. Nöbetleri tam olarak durdurulmuş hastalarda tedaviye aynı ilaç ile ortalama 3-5 yıl devam edilebilir. Bu nedenle doktor tavsiyesi olmadan kullanılan ilaç kesilmemelidir. Bu sürenin sonunda ilaç kesildikten sonra tekrar nöbet geçirme riski %25 kadardır. İlaç kullanmaya başladıktan sonra ilk haftalarda ilaca bağlı vücutta bazı tepkiler görülebilir. Tedavinin başlangıcında deri döküntüleri olabileceği akılda tutulmalıdır. Tedavinin ilk bir ayı içinde birkaç kez tam kan sayımı ve karaciğer fonksiyon testlerinin kontrolü için doktora başvurulmalıdır. Tedavinin en uygun ilaç ile uygun dozda, sürede yapılması hastalığın tedavisinde çok önemlidir. Bu nedenle tedavinin her aşaması uzman hekim tarafından takip edilmelidir.

Epileptik psikoz nedir? Neler yapılmalıdır?

epileptik psikoz; epilepsi hastalarında epilepsi ye bağlı olarak görülebilen ancak görülen hastanın ilk etapta anlayamadığı daha sonrada genelde tedaviyi redettiği ya da kabullenmek istemediği ortalama 4 5 yıl düzenli tedavi ile düzelen geçici durumdur. psikoz genel anlamda düşünce bozukluğudur atipik (geçici) ve kronik (kalıcı) (şizofreni gibi) 2 tipi vardır epileptik psikoz atipik psikoz a bağlıdır. epilepsi sadece bayılma nöbetlerinden ibaret olmadığı malum bir tip nöbetide olmayan olayı olmuş gibi hatırlamasıdır psikoz da biraz bu noktada paraleldir. o sırada orada olmayan birini eşyayı... gördüğünü iddia edebilir veya hiç olmayan olayı anlatır ilginç olanı kendide buna inanır... tedavi sürecinde psikiyatri+nöroloji ortak hareket eder hastanede yatış gerekebilir genelde kilo alımı olur bazende kilo kaybı prolaktin hormon düzeyi yükselir erkeklerde memelerden süt gelebilir bu önlenemez prolaktin hormon düzeyini 1 çeşit psikotik yükseltmez ancak epileptik nöbetleri tetikler bu durum tedavi sonlanınca ortadan kalkar önemli olanın hastanında tedaviyi kabullenip aynı epilepsi tedavisinde olduğu gibi psikoz tedavisindede doktora uyması olduğunu unutmayın...

16 Mart 2014 Pazar

Epilepsi için ilk yardım

Epilepsi nöbeti geçiren bir kişiye geçirdiği nöbet türüne bağlı olarak ilk
yardım yapılmalıdır.

TONİK KLONİK NÖBETLER

Bir kasılma ya da tonik klonik nöbet, kişide bilinç kaybı, vücut kaslarında ani katılaşma, yere
düşme ve kasılma/sıçrama başlamasıyla belirgindir.

Nasıl yardımcı olunur:

Kişinin yanında kalınız – sakin olunuz.
Nöbetin başlayış ve bitiş saatini not ediniz/nöbet süresinin uzunluğu.
Kişinin yararlanmasını önleyiniz – bölgedeki sert nesneleri kaldırınız. Başının
altına yumuşak bir şey koyunuz. Sıkı giysileri gevşetiniz.
Kişiyi yavaşça yan yatırınız – bunu, kişinin nefes almasında yardımcı olması için,
mümkün olur olmaz yapmanız gerekir.
Kişiyle iletişim kurmaya çalışınız – böylece bilincinin açıldığını bilirsiniz.
Kişiye telkinde bulununuz.
Çevrede izleyen kişileri uzaklaştırınız.
Kişinin hareketlerini kısıtlamayınız.
Kişinin ağzına herhangi bir şey sokmaya çalışmayınız.
Kişi tamammen kendine gelmeden su, ilaç ya da yiyecek vermeyiniz.

Nöbet geçtikten sonra kişinin sol tarafına yatırılması gerekir. Kişi tam olarak kendine gelmeden
önce az da olsa nöbet sonrası kusma riski olduğunu unutmayınız. Bu nedenle, başının yan
tarafa çevrilmesi gerekir. Böylece, kusması halinde, yutması engellenmiş olur. Kişi iyileşinceye
kadar yanından ayrılmayınız (5 ila 20 dakika arası).

Aşağıdaki durumlarda 000 numaradan ambulans çağırınız:

Nöbetin dakikadan daha uzun sürmesi ya da hemen ardından ikinci bir nöbetin
başlaması.
Nöbet sona erdikten sonra kişinin bilincinin dakika içinde yerine gelmemesi.
Nöbetin suda meydana gelmesi.
Kişinin yaralanması.
Kişinin hamile ya da şeker hastası olması.
Kişinin ilk defa nöbet geçirdiğini bilmeniz ya da düşünmeniz.
Emin olmamanız


14 Mart 2014 Cuma

Epilepsi hakkında bazı bilgiler

HİPOTEZ:EPİLEPSİ HASTALRININ GEÇİRDİĞİ NÖBETLER NÖROLOJİK Mİ YOKSA PİSKOLOJİK Mİ?Bu konudan önce epilepsinin ne demek olduğunu bilmek lazım.
EPİLEPSİ NEDİR? Epileptik nöbet (Sara), beyindeki hücrelerin kontrol edilemeyen, ani, aşırı ve anormal deşarjlarına bağlı olarak ortaya çıkan bir durumdur. Beyin, insan vücudun...un ana kumanda merkezi gibidir. Beyin hücreleri arasındaki uyumlu çalışma, elektriksel sinyallerle sağlanır. Nöbetin nedeni, bir tür beklenmeyen elektriksel uyarı olarak düşünülebilir. Kısaca; epileptik nöbet beynin kuvvetli ve ani elektriksel boşalımı sonucu oluşan kısa süreli ve geçici bir durumdur. Eski zamanlarda epilepsiye kutsal hastalık olarak tanımlanıyordu.Epilepsi, dünyanın her bölgesinde, erkek ve kadında, her türlü ırkta ve yaklaşık 100 kişide bir oranında görülebilen bir hastalıktır. Hastaların yaklaşık yarısında belirli bir neden bulunamaz. Belli bir grup hastada ise; gebelikte olabilen beyin gelişme problemleri, doğum sırasındaki nedenler, menenjit, beyin enfeksiyonu, beyin tümörleri, zehirlenmeler veya ciddi baş yaralanmaları epileptik nöbetlere yol açabilir. Nöbetin nedeni tümör yada başka bir hastalık değilse, epilepsinin ilerlemesi söz konusu değildir, bazen yaşla birlikte nöbet sıklığı da azalabilir. Epilepsi nöbetleri, çoğu zaman insana çok uzun sürüyor gibi gelse de 1-3 dakika içinde kasılmalar biter ve hastalar belli bir süre sonra nöbet öncesindeki normal aktivitelerini kazanırlar. Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) yada küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma[basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize[kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir. Ayrıca kısa süreli (5-10 saniye), gözlerini dikip sabit bakma, bu anda cevapsızlık şeklinde, kasılmasız dalma nöbetleri (absans) ile; özellikle sabahları uykudan uyandıktan sonraki dönemlerde ortaya çıkan ve kollarda sıçrama-atmalar tarzında myoklonik nöbetler de olabilir. Epilepsi bulaşıcı bir hastalık değildir. Epilepsili kişinin hastalığının başkaları tarafından bilinmemesi için bir neden yoktur. Yakın arkadaşlarınız, akraba ve komşularınız, öğretmeniniz hastalığınız hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Epilepsili kişi evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Bayanlar hamile kalmadan önce mutlaka doktoru ile görüşmelidir. Tedavide kullanılan ilaçların çocuk üzerine değişik etkileri nedeniyle; gebelik öncesi nöbetlerin tipine ve durumuna bakılarak uygun ilaç ve dozu doktor tarafından düzenlenmelidir.Epilepsi tanısında en önemli nokta; nöbetler hakkında verilen bilgidir. Özellikle nöbeti gören kişinin doktor tarafından dinlenmesi gerekir. Genel fizik ve nörolojik muayene yapıldıktan sonra başvurulacak ilk laboratuar inceleme aracı; elektroensefalografi (EEG) dir. Bu tetkik, saçlı deriye elektrotlar yapıştırılarak beyin dalgalarının kaydedildiği bir yöntemdir. Epilepsi hastalığı tanısının konulmasında en önemli tetkiktir. Bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve magnetik rezonans incelemesi (MRI) epilepsi nöbetlerine neden olan olayların ortaya konmasında yardımcı olabilir. Eğer tedavi ile nöbetler bir kaç yıl (hastanın durumuna göre 2-4 yıl gibi) arka arkaya görülmezse, doktor kontrolunda ilaçların azaltılıp kesilmesi denenebilir. Nöbetler tekrarlamazsa tedaviye son verilir, tekrarlarsa tedaviye yeniden başlanır. İlacın kesilmesi, mutlaka hastayı izleyen doktor tarafından karar verilmesi gereken önemli bir konudur.
EPİLEPSİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN KONULAR 1. Epilepsi kısa süreli nöbetler şeklinde tekrarlayan, beyinden kaynaklanan bir hastalıktır. Nöbetler ilaçla durdurulabilir. 2. Epileptik bir hastayı aşırı kollamaya, takip etmeye ve gereğinden fazla ilgi göstermeye gerek yoktur. 3.Epilepsi hastalığı olan kişi aşırı uykusuz kalmamalı, günde en az 7-8 saat uyumalıdır. 4. Aşırı çay, kahve ve kolalı içeceklerden kaçınılmalı, gece ağır yemek yenmemelidir. 5. Uzun süreli ve yakından televizyon seyredilmemeli ve fazla bilgisayar kullanılmamalıdır. 6. Epileptik hasta, aşırı efor sarfetmemeli ve bunu gerektiren sportif faaliyetlerden kaçınılmalıdır. 7. Alkollü içecekler, nöbet oluşumuna yol açabileceği ve epilepsi ilaçların etkilerini değiştirebileceği için kesinlikle kullanılmamalıdır. 8. Aç kalınmamalıdır.9. Yüksek yerlerin kenarında bulunulmamalı ve ateş gibi yakıcı olabilecek yerlerden uzakta durulmalıdır. 10.Meslek seçiminde dikkat edilmelidir. Epileptik hastalar; askerlik, polislik, şoförlük, berberlik, inşaat ve kaynak işçiliği gibi meslekleri seçmemelidir. 11.Motorlu taşıt kullanılmamalıdır. 3 yıldan fazla bir sürede nöbet geçirmeyenlerde ve EEG leri normal olanlarda müsade edilebilir. 12.Epilepsili hasta elinden geldiğince üzülmemeli, olur olmaz şeyleri dert etmemelidir. 13.Epilepsili kişi evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Epileptik kişi evlenecek ise eşi hastalığını bilmelidir. Bayanlar hamile kalmadan önce mutlaka doktoru ile görüşmelidir. 14.Alınan ilaçların hastalığı tamamen geçirmeyebileceği bilinmelidir. Ama ilaçlar nöbet gelmemesini yada sayısının azalmasını sağlayacaktır. 15.İlaçlar, düzenli ve mutlaka önerildiği şekilde kullanılmalıdır. 16.Nöbet geçirilme sayısı ile gün ve saatleri kaydedilmelidir. 17.Düzenli aralıklarla doktor kontrolüne gidilmelidir. 18.Hastalar, yanında iyi yüzme bilen birisi olmak şartıyla denize girebilir, fakat uzun süre denizde ve güneş altında kalmamalı, aşırı yorulmamalıdır. 19.Epilepsi kısmen de olsa hayatınızı etkileyebilir, ama normal, aktif bir hayat sürmenizi engellemez. Bazı meslekler dışında yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. 20.Epilepsi çalışmanıza ve işinizde başarılı olmanıza engel olacak bir hastalık değildir. Unutmayınız ki; dünyada bir çok ünlü ve başarılı insan da epilepsi hastalığına sahiptir
. EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN BİR HASTAYA NE YAPILMALI? NE YAPILMAMALI? YAPILMASI GEREKENLER Sakin olun, hastanın baş ve vücudunu yana çevirin. Nöbet sırasında yaralanmasını önleyin (Başını yere vurmasını, yataktan düşmesini önleyin. Çevresindeki kesici ve yaralayıcı cisimleri uzaklaştırın). Yakasını ve varsa sıkı giysilerini gevşetin. Eğer bilinçsiz hareketler yapıyorsa, sert olmayan hareketlerle engelleyin. Nöbet anında neler yaptığını iyice gözleyin ve bunları doktorunuza anlatın. Hasta kendine gelene kadar yanından ayrılmayın. Mümkünse doktoruna bilgi verin. YAPILMAMASI GEREKENLER Panik yapmayın. Hastayı telaşlandırmayın. Ağzını açmak için uğraşmayın, dişleri arasına bir şey koymaya çalışmayın. Dilin ısırılmasını önemsemeyin. Yiyecek-içecek veya ilaç vermeyin. Zor kullanarak engel olmayın, yatıştırıcı davranışlar içinde olun. Yapay solunum ve kalp masajı uygulamayın. Uyarıcı olduğu düşünülerek yapılan soğuk su dökme, tokat atma, ağrı verme gibi hareketler yapmayın. Şimdi epilepsinin ne demek olduğunu öğrendik en çok karıştırılan hastalığı ne oluğuna bakalım.
KONVERSİYON BOZUKLUĞU
Somatoform bozukluklar, bedensel belirtilerle ortaya çıkan ruhsal bozukluklardır. Beyinle beden arasındaki ilişki açık değildir ve beyinde meydana gelen bazı sorunlar bedensel hastalıklar olarak ifade edilmektedir. Bu başlık altında beş grup hastalık tanımlanmaktadır: 1. Konversiyon bozukluğu 2. Somatizasyon bozukluğu 3. Ağrı bozukluğu 4. Hipokondriasis 5. Beden dismorfik bozukluğu Bu yazı dizisinde sıra ile bu hastalıkları anlatmaya çalışacağım. Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar sorunlarının ruhsal olduğunun farkında değildir ve istemli olarak bu belirtileri kontrol edemezler, yani belirtiler bilinçli olarak ortaya çıkmaz. Konversiyon bozukluğu çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Halk dilinde histeri olarak geçer. M.Ö. 400 yıllarında Mısırlılarda bu hastalığın belirtileri tanımlanmış ve nedeninin beden içinde dolaşan rahim olduğu ileri sürülmüştür. Konversiyon terimini ilk kullanan Freud’dur. Freud’a göre bilinç dışında bastırılmış ve rahatsızlık veren düşünceler döndürme mekanizmasını kullanmak suretiyle bu hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalık kişinin ruhsal sıkıntısının beden diliyle ifade edilmesi olarak ta yorumlanabilir. Nedenleri nelerdir?Konversiyon tepkisinin neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Bu konuda ortaya atılan teorilerden bazıları şunlardır: psikanalitik teoriye göre konversiyon bilinç dışı çatışmaların neden olduğu sıkıntı sonucu ortaya çıkar. Başka bir teoriye göre kişi çevresi ile sözel iletişim kuramadığı durumda sıkıntısını beden dili ile ifade eder. Ortaya çıkan belirtinin anlamı “ben ruhsal olarak çok sıkıntıdayım, çok acı çekiyorum, bunu görün ve bunu önemseyin” şeklinde yakınlarına uyarıda bulunmaktır. Bu anlamın yanında yakınlarına istediğini yaptırmak, kontrolü ele geçirmek amacını da güdüyor olabilir.Bazı bedensel hastalıklar sonucunda bu belirtiler ortaya çıkabilir. Yatkın olan kişilerde ağır bedensel hastalıkları takiben konversiyon veya somatizasyon belirtileri görülebilir. Anne, baba, büyükanne ve büyükbaba gibi yakınların ölmesi, anne ve babanın boşanması veya ayrılması gibi durumlarda kişilerde bir yakınının ölmesi gibi yas tepkisi ortaya çıkar bu yas tepkisi normal sürecini tamamlayıp çözülmediği zaman konversiyon bozukluğu ve diğer ruhsal bozuklukların görülme olasılığı artmaktadır. Bu belirtilerin ortaya çıkması ile hastalarda birincil ve ikincil kazanç elde edilmesi söz konusudur: birincil kazanç hastanın ruhsal sıkıntısından kurtulması, ikincil kazanç ise zor bir durumdan hastalığı sayesinde kurtulma veya hasta olduğu için bazı haklar elde etmesidir. Ortaya çıkan belirtilerin sembolik anlamları olabilir. Örneğin görmemesi gereken bir olaya tanık olan bir çocukta körlük veya işitmemesi gereken şeyleri işiten bir yetişkinde psikolojik sağırlık gelişebilir. Eski Türk filmlerinde sıkça gördüğümüz ani gelişen ve kendiliğinden iyileşen körlük ve sağırlıklar genelde bu türdür. Bu bozukluklarda ortaya çıkan belirtiler aile üyelerinde, yakın akraba ve komşularda görülen belirtileri taklit edebilir. Örneğin okul arkadaşında sara olan ve arkadaşının sara nöbetine tanık bir çocukta konversiyon bozukluğu olduğunda sara benzeri bayılmalar görülebilir. Annesinde psikolojik kökenli bayılma olan kız çocuklarında bayılma sıktır. Yine ailenin en küçük kız çocuğunda daha sık bu tür bayılmalar görülmektedir. Yapılan araştırmalarda bu hastaların yarısından fazlasında depresyon olduğu görülmüştür. Yine kişilik bozukluğuna sıklıkla rastlanmaktadır. Belirtiler nelerdir? Belirtiler genelde nörolojik hastalıkları taklit eder, nörolojide görülen bütün belirtiler psikolojik nedenlerle de ortaya çıkabilir. Belirtiler genelde şiddetlidir ve hastanın günlük işleri yapmasında sorunlar ortaya çıkarır. Belirtilerin uzun süre devam etmesi hastanın kol ve bacaklarında kaslarda erime ve yapışıklık gibi sorunlar ortaya çıkarabilir. En sık görülen belirtiler şunlardır: Bayılma, sara benzeri nöbet geçirme: genelde kalabalığın olduğu yerlerde bayılma görülür. Hastalar tek başına iken bayılma pek olmaz. Bayıma sırasında kendini yaralama ve bilinç kaybı pek görülmez. Bayılma genelde uzun sürelidir. Hasta çevrede olanları duyduğunu ancak yanıt veremediğini, tüm bedenini felç olmuş gibi hissettiğini belirtir. Hastalar genelde ağlayarak kendine gelir. Kendine gelirken saldırgan davranışlarda bulunma saçını, yüzünü yolma gibi taşkınlık belirtileri görülebilir. Bedenin herhangi bir yerinde uyuşma veya hiçbir şey hissedememe; genelde kol ve bacakta görülür. Nörolojik muayenende organik bir neden bulunamaz ve uyuşan bölge nörolojik kökenli duyu kayıplarından farklıdır. Körlük: sıklıkla tek gözün görmemesi, iki gözde körlük, tek gözde tüp şeklinde görme bozukluğu olabilir. Göz muayenesi normaldir. Konuşamama, hastalar kısık sesle konuşabilir. Konuşamamayı açıklayacak organik bir neden bulunamaz. Bedenin herhangi bir yerinin hareketinde azalma veya tamamiyle felç olması (kol, bacak veya tüm bedenin felç olması olabilir): hasta bedenin herhangi bir yerinde kuvvet azlığından yakınır. Kuvvet azlığı veya kaybı genelde kol ve bacaklardadır. Nörolojik muayenede kuvvet azlığını açıklayacak bir bulguya rastlanmaz. Bazen felç bir koldan diğerine geçip yer değiştirebilir. Bedenin herhangi bir yerinde titreme (tremor) veya istemsiz beden hareketleri görülebilir. Bu hareketlerin nörolojik kökenli hareket bozukluklarından ayrılması gerekir. Duruş bozuklukları: hastalar ayakta duramaz ve yürüyemezler, özellikle izlendiklerini anladıklarında belirtilerde artma görülür. Bazen duruş ve yürüyüşün normale döndüğü sonra tekrar bozulduğu görülebilir. Hastalar genelde hastalıklarına karşı kayıtsızdır. Güzel aldırmazlık (la belle indiffence) hastalığın önemli belirtilerinden biridir. Hasta belirtilerinden bahsederken sanki başkasının hastalığından söz ediyormuş gibi kayıtsız kalmaktadır. Belirtiler genelde bedenin sol tarafındadır. Her türlü ruhsal rahatsızlığın beraberinde bu hastalık görülebilir, nadir de olsa şizofreni hastalarında da görülebilmektedir. Nörolojik tanının olması durumunda yine bu tanı konamaz. Altta yatan bedensel bir hastalık varsa bu belirtiyi açıklıyorsa konversiyon bozukluğu veya somatizasyon tanısı konamaz. Belirtilerin ruhsal sıkıntı ile ilgili olduğu gösterilmelidir. Alkol ve madde kullanımına bağlı ortaya çıkan belirtiler konversiyon bozukluğu olarak tanımlanamaz. Belirti sadece sürekli ağrı ise konversiyon bozukluğu olarak tanımlanamaz. Yine belirtinin bilinç dışı olması gerekir. Eğer belirti hastanın kendi istemi ile ve bilinçli olarak ortaya çıkıyorsa başka ruhsal hastalıktan söz edilir. Sıklığı nedir? Batı ülkelerinde nadir görülen bir hastalık olmasına rağmen yurdumuzda sık rastlanmaktadır.Toplumda ne sıklıkta olduğu tam olarak bilinmemektedir, ancak kadınlarda erkeklere oranla 2-3 kat fazla görülmektedir. Her yaşta görülebilir, çocuklarda da nadiren görülebilir, sıklıkla ergenlik ve gençlik döneminde ortaya çıkmaktadır. 10 yaşın altında ve 35 yaşın üstünde seyrek görülmektedir. Ancak araştırmalar 50-60 yaşları arasında hastalığın görülme oranının tekrar arttığını göstermektedir. Çocuklarda dayak ve cinsel taciz hastalığın görülme oranını artırmaktadır. Yine anne ve babasında ağır bedensel hastalık veya ağrı şikayeti olan çocuklarda hastalığın görülme oranı artmaktadır. Düşük sosyoekonomik seviyede, eğitim düzeyi düşük ve ekonomik durumu zayıf kişilerde daha sık rastlanmaktadır. Ayırıcı tanı için yapılması gereken tetkikler nelerdir?Tanı konabilmesi için ayrıntılı fiziksel muayene ve gerekirse kan tahlili, EEG, röntgen veya tomografi gibi ileri tetkiklerin yapılması şarttır. Bazı araştırmacılar hastalığın pekişmesini önlemek için ayrıntılı tetkik yapılmasını önermemektedir. İlk yapılması gereken ayrıntılı öykü almaktır. Belirtiye göre yapılması gereken tetkike karar verilir. Örneğin bayılma yakınması olan bir hastaya EEG çekilmesi ve kan tahlillerinin yapılması gerekir. Gözleri görmeyen bir hastada göz muayenesi, gerekirse bilgisayarlı tomografi veya MR gibi ileri tetkikler yapılabilir. Tanı konmadan önce belirtiye göre hastanın nöroloji uzmanı, göz uzmanı, KBB uzmanı gibi değişik uzmanlık alanları tarafından değerlendirilmesi şarttır. En son danışılması gereken yer psikiyatridir.Tedavi nasıl yapılır?Hastalar sıklıkla stres yaratan bir durumu takiben gelişen bayılma, dil tutulması gibi yakınmalarla acil servislere başvururlar. Bu yakınmalarla başvuran hastalarda belirtiler aksi ispat edilene kadar nörolojik bir hastalık olarak görülmelidir. Hastanın ayrıntılı öyküsü alınmalı, nörolojik ve fiziksel muayenesi yapılmalı gereken radyolojik ve biyokimya tetkikleri tamamlanmalıdır. Organik bir neden bulunmadığı taktirde ortaya çıkarıcı stresör öyküsü ile birleştirerek psikiyatri hekimine danışılmalıdır. Organik bir hastalık bulunmadığında psikiyatrik hastalık olduğu düşünülüyorsa tedavisi acil değildir. Acil serviste psikiyatrik tedavi bu hastalar için söz konusu değildir. Tedavi atağı takiben poliklinik şartlarında gerçekleştirilir. Bu hastalarda hastalığın pekişmesini önlemek amacıyla ailenin ve çevrenin dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır. Kişinin iradesi dışında gelişen bu hastalık hastaya bazı kazançlar getirmektedir. Hasta bu hastalık sayesinde yapması gereken bazı yükümlülüklerden kurtulabilmekte veya bazı haklar elde edebilmektedir. Bu tür kazançlar hastalığın pekişmesine, tekrarlamasına sebep olmaktadır. Bu da tedaviyi güçleştirmektedir. Yapılması gereken hastaya hastalığı nedeniyle bazı haklar tanımamak ve hastalık öncesi nasıl davranılıyorsa aynı tutumu devam ettirmektir. Stres sonrası bayılan ve bunun psikolojik kökenli bayılma olduğu doktor tarafından onaylanan bir hasta aile ortamında bayıldığında onu sakin bir odaya alıp yalnız bırakmak hastaya daha iyi gelecektir. Yurdumuzda bu tür hastalara soğan koklatılır, kolonya ile elleri ve yüzü ovulur, çevredeki herkes hastanın başına toplanır. Bu hastaya yardımcı olmak yerine stresini daha da artırmaktan başka işe yaramaz. Tedavinin kısa sürede başarıya ulaşması için ailenin doktorla işbirliği içinde olması şarttır.Değerlendirme sonrası ilaç tedavisi, psikoterapi önerilebilir. Bazı hastalarda belirtiyi yorumlamak ve ortadan kaldırmak amacıyla hipnoz denenebilir. Ancak altta yatan sorun düzeltilmediği sürece bir belirti hipnozla ortadan kalksa da yerini başka bir belirti alacaktır.Klinik seyir nedir?Bu belirtiler nedeni ile hastaların aile, iş ve sosyal yaşamlarında sorunlar ortaya çıkar ve performanslarında düşme görülür.Pek çok hastada belirtiler zamanla kendiliğinden kaybolur. Belirtilerin kolayca ortadan kalkabilmesi için öncelikle hastanın ikincil kazançlarının ortadan kaldırılması gerekir. Örneğin psikolojik kökenli bayılması olduğu için evde iş yaptırılmayan, her istediği yerine getirilen bir genç kızda belirtinin kolayca ortadan kaldırılması beklenemez. Bu hastalarda hastalığın kalıcı olmaması için hastalığın hastaya kazanç sağlamasını önlemek gerekir, bunun en iyi yolu da hastalık öncesi hastaya nasıl davranılıyorsa aynı şekilde devam etmektir. Tedavide ailenin doktorla işbirliği içinde olmasının tedavinin başarısı açısından büyük önemi vardır. Belirtilerin aniden ortaya çıktığı durumlarda, o dönemde kişi ağır stres altında ise ve belirtiler bu nedenle ortaya çıkmışsa, altta yatan başka psikiyatrik hastalık veya bedensel hastalık yok ise sonuç genelde iyidir. Hastaların %25 inde ise tedaviye rağmen belirtiler devam edebilir. Konversiyon hastalarının 1/3’ünde bayılma belirtilerinin yanında bedensel belirtiler de olur ve bu belirtiler somatizasyon bozukluğu olarak adlandırılır. Şu anda 2 hastalığıda öğendik tabi bunu yanında diğer psikolojik rahatsızlıklarda var örneğin depresyon ansiyete distimik bozukluk panik atak gibi…Epilepsi hastalığında geçirilen nöbetler epileptik nöbetlerdir.Fakat epilepsi hastalığında bir çok psikolojik hastalık eşlik ede bilir örneğin epilepsili olupda major depresif insanlar ola bilir.Bunlar tamamiyle epilepsili hastanın psikolojisyle alakalıdır
.Örneğin bir deneyimizde:
AMAÇ:Epilepsili çocuklarda, anksiyete ve depresyon belirtidüzeylerinin belirlenip sağlıklı kontrollerle karşılaştırılması,anksiyete ve depresyon belirti düzeyleri ile epilepsiyle ilişkilifaktörler arasındaki bağlantının incelenmesi ve psikiyatrikbozuklukların dağılımının saptanmasıdır.Yöntem 8-16 yaş aralığındaki 30 epilepsi hastası, ÇocukSürekli-Durumluk Kaygı Ölçeği ile Çocuk Depresyon Ölçeği’ndenaldıkları puanlar ve intihar düşüncesi açısından kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Hastaların ölçeklerden aldıklarıpuanlar ile epilepsinin başlangıç yaşı, süresi, epilepsi şiddetive cinsiyetler arasındaki ilişki incelendi. Ayrıca epilepsili hastalara MINI uygulanarak psikiyatrik bozuklukların dağılımı vepsikiyatrik tedavi alma oranları belirlendi. Bulgular: Durumluk kaygı düzeyi ortalamasının epilepsilihastalarda kontrollere göre anlamlı ölçüde yüksek olduğusaptandı, sürekli kaygı düzeyi ve depresyon puanlarında iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Erkek hastalarda üç ölçekte de alınan puanların kızlara göre anlamlı ölçüde yüksek olduğu tespit edildi. Hastalık şiddet ölçeği, epilepsi süresi ve hastalık başlangıç yaşı ile anksiyete ve depresyon düzeyleri arasında ilişki gözlenmedi. MINI’ye göre hastaların % 26.7’sinde psikiyatrik bozukluk, iki hastada da intihar girişimiöyküsü olduğu belirlendi. Buna karşılık sadece iki hastapsikiyatrik tedavi alıyordu.Sonuç: Epilepsili çocuklarda psikiyatrik bozukluk belirtileridaha sık görülmektedir. Psikiyatrik bozukluklara erkeklerdedaha sık rastlanmaktadır. Klinisyenlerin epilepsi hastalarındaeşlik eden ruhsal belirtilere dikkat etmesi ve erken dönemde önlem alınması gereklidir.Bu deneyimizde gördüğümüz gibi epilepsili hastalarda psikolojik rahatsızlıklar birlikde görülüyor bu hastalıklar basit nevrotik rahatsızlıklarda psikotik rahatsızlığa kadar gide bilir.
SONUÇ:Sonuç sunu gösteriyor ki epilepsi hastalığı tamamiyle nörolojik bir hastalık artı olarak geçirilen nöbetler örneğin Grand mal jenerize ve jakson nöbet türleri nörolojik olup psikolojik nöbetlerle alakası yokdur.Şu varki epileptik nöbetlerin yanına psikoljik hastalıklarla birlikde ola biliyor.Epilesi depresyon gibi nevrotik ve psikikotik hastalıklar yanında eşlik edebilir.Bayılma geçirilebilecek psikoljik hastalıklar da örneğin konversiyon,hipokodiriyal ve histeriyonik gibi hastalıklarda görülen bayılmalar tamamiyle psikolojikdir.Bunun yanında psikolojik bayılması olmayan nevrotik ve psikozlar hastalıklar da vardır.Kısaca şunu diye biliriz ki epilepsi hastalığındaki geçirilen nöbetler nörolojik olup belirtileri ise tamamiyle beyin nöronlarıyla(pataloji) alakalıdır.Psikolojik hastalıklarda geçirilen bayılmalar büyük bir çoğunlukla dikkat çekmek amacı güdülmekdedir.En önemli ayrıt edici olgu epilepsi hastalığında beyin zedelenmesi ve travması olup.Lakin psikolojik bayılmalarda beyin zedelenmesi yoktur.Bunuda eeg tomografi emar gibi teknolojik aletler ile bize kesin tanı koymamıza için yarımcı oluyor.

Alıntıdır!!! Yazan: PSiKOLOG EMRE KÖKSAL