6 Mayıs 2014 Salı

İkinci Beynimiz Bağırsaklar Ve Epilepsi

KARNIMIZDAKİ İKİNCİ BEYİN “BAĞIRSAKLAR ABD New York Columbia Üniversitesi'nden Anatomi ve Hücresel Biyolojist Prof. Dr. Michael Gershon'a göre, insan bedeninde bir değil iki beyin bulunuyor. İkinci beyin, yani bağırsaklar yapısal ve nörokimyasal olarak başlı başına ayrı bir beyin. Gershon, buluşunu 1998 yılında yazdığı "The Second Brain" (İkinci Beyin) adlı kitabında anlattı ve geniş yankı uyandırdı. Hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynin bir ikizi olacak kadar beynin aynısıdır. İkinci beyin; düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor ve karar veriyor. Özellikle korku, sevinç ve üzüntü gibi yüksek duygularda büyük rol oynuyor. Prof. Gershon'a göre biri başımızda, diğeri karnımızda bulunan beyinlerimiz işbirliği içinde olup birbiriyle uyumlu çalışmalı. Eğer bu sağlanamazsa "karnımızdan kaos, başımızdan mutsuzluk eksik olmaz." Prof. Gershon'a göre bağırsakların beyin üzerinde şöyle etkileri var: Bağırsaklar, vagus sinirleri aracılığıyla beyne sinyal gönderiyor. Vagus sinirlerinin uyarılması, öğrenme ve hafızayı geliştiriyor, depresyon ve epilepsi tedavisinde kullanılıyor. Yani bağırsak, duyguların değişimi için bir araç. Gershon ayrıca Alzheimer ve Parkinson hastalıklarının belirtilerinden biri olan amiloid plakların beyinde ve bağırsaklarda aynı zamanda oluştuklarını da söylüyor. Karın sadece sindirim yapan, toksinleri ve atıkları temizleyen bir makine, boru sistemi değil. Karındaki "ikinci beynimiz" ve kişinin kendini iyi hissetmesindeki görevi tartışılmaz. En önemlisi, hastalıklara karşı bizi koruyan bağışıklık hücrelerinin yüzde 70 ile 85'i bağırsaklarda üretiliyor. Ayrıca karın "interstisyel" adı verilen, kasların ve kas bağlantılarının işlevselliğinde önemli rolü olan hücreleri de üretiyor. Karın, karmaşık bir nörotransmiter ağını ve beyindekilerle aynı olan nöromodülatörleri de barındırıyor. Bu mikro ürünlerden serotonin, melatonin, asetilkolin, dopamin, epinefrin ve netrinler dahil olmak üzere şimdilik yaklaşık 30 nörotransmiter olduğu ve bunların % 80 nin bağırsaklarda üretildiği biliniyor. Prof. Michael Gershon, ikinci beynin bilimsel olarak bağırsağın iç sinir sistemi olduğunu, enterik sinir sistemi (ENS) içerdiği için beyin ya da omurilik inputlarının olmaması halinde de kendi hareketlerini kontrol edebilen vücuttaki tek organ olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Yapısı beyninkine çok benzer, çok geniştir. Omurilikten daha fazla sinir hücresi içerir." İnsanın karın bölgesinde bulunan 100 milyar bakteri de bu nöronların baş bölgesindeki beyinle iletişiminde uyarıcı olarak işlev görüyor. Gershon'un 'ikinci beyin' benzetmesi yaptığı bu kompleks yapı, kişinin sindirim ve boşaltım sisteminin kontrolünün ve işleyişin düzenlenmesinin üst beyinden yarı bağımsız şekilde yürütülmesini sağlıyor. Bağırsak bölgesindeki nöronların varlığı ilk olarak Alman anatomist Leopold Auerbach'ın çalışmasıyla 1876'da kanıtlanmıştı. Ancak Auerbach o dönem bu nöronların kendi içinde bir beyin gibi işlediğini sağlayan bir tez ortaya atmamıştı. Bununla birlikte Çin kültürünün parçası olan yoga türü Çigong'un temel hareketlerinin bağırsaklardaki nöronların uyarılmasına dayanması aslında bu işleyişin binlerce yıl önce fark edilmesinin kanıtı olarak gösteriliyor. Gershon, Maya ve diğer pek çok uygarlıkta da gastroenteroloji ile ilgili çalışmalar olduğunu söylüyor. Karındaki ikinci beyin, sadece bilimle uğraşanları değil en sade vatandaşı da ilgilendiren çok önemli bir konu. Çünkü insanın sağlıklı olması ve ruhsal gelişimi için bilinmesi gereken çok önemli noktalar içeriyor. Her gün dışarıdan aldığımız besinlerde yüzlerce zararlı madde ve ölümcül organizmalar vardır. Bağırsaklar ana beynin farkında olmadığı bu tehlikeleri ilk olarak hisseder ve yüksek bir savunma sistemi içeren bir merkez gibi çalışır. Çünkü bağırsaktaki hücreler bilgiyi kaydeder ve kullanır. Bu özellik bile onun tek başına bir karar merkezi olduğunun kanıtıdır. İkinci beyin, psikolojik durumumuza etki eden dopamine, opiat gibi psikolojik ve sakinleştirici maddelerin kaynağıdır. Yapılan deneylere göre; birinci ve ikinci beyin sindirim sistemini kendi aralarında paylaşmışlar. Ağız, yemek borusu ve mide üst kısmı yukarıdan emir alıyor, fakat mide çıkışından itibaren ikinci beyin devreye giriyor. Bu bölüşüm diyafram kasıyla da yakından bağlantılı zira diyafram vücudu ikiye bölen çok önemli bir kastır. Diyafram; iki beyin ve iki beden bölgesi arasında bir köprü gibi bağlantı kuruyor. İkinci Beynin Bilinmeyen Gerçekleri • Karın bölgesindeki bu ikinci merkez ile mutluluk salgılarının, psikolojimizi belirleyen durumların çok yakından alakalı olduğu tespit edilmiş. • Elliden fazla sayıda hastalıkla, bazı psikolojik rahatsızlıkların kökeninin, bizim şimdiye kadar farkında olmadığımız ikinci beyin bölgesindeki aksamalardan kaynaklandığı anlaşılmış. • Tanısızlıktan hastalık hastası diye tanı konulan vakalarda gerçek suçlunun birinci beyin değil, ikinci beyin olduğu ortaya çıkmış. • Bebeklik döneminde birinci beyinden önce ikinci beyin devredeymiş. İkinci beyinin hafızasının bebeklik döneminde yaptığı kayıtlar nedeniyle ömür boyu depresyon yaşama riski mevcutmuş. • Kişilik oluşumu ikinci beyinle yakın ilişkideymiş. Çünkü bilinçaltı kayıtlarıyla ikinci beyin sıkı bağlantı halindeymiş. • İkinci beynin yarattığı biyolojik şifreler; sezgi, korku, aşk gibi konularda karın bölgesinde duyumsanan hislerin yol göstericisi. Entelektüel zekâ verileriyle hareket etmeyen sezgisel kararlar, ikinci beynin eseridir. Bu duruma “Gut feelings” yani karın hissiyatı deniliyor. Bağırsakta mı Rüya Görüyor? İkinci beyin; rüya görme konusunda da ilginç bir rol oynuyor. Derin uyku evresi sırasında bağırsak beyin sakin, ritmik dalgalanma yapıyor. Rüya görüldüğünde ise, uykunun rem devresinde bu ritmik dalgalanmaların arttığı ve titrediği gözlemleniyor. Bağırsakların ve serotonin hücrelerinin uyarılması, gece rüyada görülen görüntülerle bir paralellik oluşturuyor. İkinci beyinle ilişkilendirilen bazı hastalıklarda uyku bozukluğu şikâyeti vardır, çünkü rüya sırasında tıpkı birinci beyinde olduğu gibi ikinci beyin bölgesinde de aynı hareketlilik gözlemleniyor. İkinci beynin fiziksel faaliyet etkinlikleri bilimsel olarak incelenirken işin içine ruhsallık ve bilinmeyen alanlarımız giriyor; çünkü sezgi, korku, aşk gibi konular ruhsal alanımız içindedir. Rüyalar da bu alanın içinde yer alıyor. Alıntıdır.

Epilepsi ve Sigara

SİGARA, BEYNİMİZ VE EPİLEPSİ Sigara içmek sadece üst solunum yolları ve akciğer hastalıklarına yol açtığı sanılsa da beyindeki ve vücudun diğer bölgelerindeki sinir hücrelerine zarar vererek inmeden epilepsi (sara) nöbetlerine kadar birçok nörolojik hastalığa yol açmakta veya var olan beyin ve sinir hastalıklarını ağırlaştırmaktadır. Sigara içmenin insan beynine olan en önemli zararı inme geçirmeyi kolaylaştırmasıdır. İnme, beyni besleyen damarların tıkanması veya yırtılarak kanaması sonucunda beynimizin hasar gördüğü ve ölüm veya sakatlık (felç) ile sonuçlanan bir tablodur. Bugüne dek yapılan araştırmalardan elde edilen tüm kanıtlar sigara içmenin inme geçirme riskini 1.5-2.5 kat arttırdığını göstermiştir. Sigara içmek aynı zamanda inme geçirdikten sonra da inmeye bağlı ölüm ve sakat kalma oranlarını arttırmaktadır. Tüm bu oranlar içilen sigara miktarıyla doğru orantılı olarak artmaktadır. Sigara içmek aynı zamanda koroner kalp hastalığı gelişme ve beyne kan taşıyan ana damar olan şah damarının daralarak beyin damarlarını tıkaması riskini de arttırır. Tüm inmelerin yaklaşık %15’inin kalp kaynaklı olması nedeniyle sigara dolaylı yoldan da inme gelişimine neden olmaktadır. Hipertansiyon varlığı da insanda inme için risk oluşturmaktadır. Ancak İsveç’te yapılan bir araştırmada hipertansiyonları olmadığı halde inme geçiren on binin üzerinde hastanın %39’unun sigara içtiği saptanmıştır. Sigarayı bırakanlarda ise inme geçirilse dahi inme sonrası ölüm ve sakat kalma oranlarının azaldığı araştırmalarda gösterilmiştir. Sigarayı bırakanlarda inme geçirme ve inme sonrasında ölüm veya sakat kalma risklerindeki artışın 2-4 yıl içinde ortadan kalktığı görülmüştür. Bu nedenle sigarayı bırakmak için hiçbir zaman geç kalınmış sayılmaz, çünkü sigara ne zaman veya kaç yaşında bırakılırsa bırakılsın inme geçirme riski azalacaktır. Ancak sigarayı bırakmak yetmemekte, sigara içilen ortamlarda bulunarak pasif içiciliğe devam etmemek gerekmektedir. Pasif içicilik de tüm bu riskleri arttırmaktadır. Hem aktif, hem de pasif sigara içen kişilerde tüm baş ağrıları daha çok görülmektedir. Bunamaya yol çan Alzheimer Hastalığı sigara içenlerde 1.5 kat daha fazla görülmekte ve sigara içmeyenlere oranla daha hızlı seyretmektedir. Öte yandan toplumda sigara içmenin Parkinson Hastalığı’ndan koruduğuna ilişkin yanlış bir inanış bulunmaktadır. Tam tersine Parkinson hastalarının ebeveynlerinde sigara içme oranının yüksek olduğu görülmüştür. Sigara içmek Epilepsi hastalarında nöbet geçirme riskini 2.5 kat arttırmakta, geçirilen bu artmış sıklıktaki epileptik nöbetler de hastanın beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilemekte ve hayatını tehdit etmektedir. Sigara içmek kasları kontrol eden sinir hücrelerin erimesiyle seyreden, ilerleyici sakatlık ve ölüme yol açan Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) hastalığının da gelişiminde rol oynar.